18 Ağustos 2011 Perşembe

Madrid, Barcelona, Valencia

1 yılı doldurmadan yeni bir yazı yazayım artık diyerek başlıyorum :)


Galiba gidemeyeceğim, ya iş yoğunluğundan iznim iptal olacak, ya vize alamayacağım, ya da başka bir şeyler çıkacak hissiyatıyla gitmeye karar verdiğim İspanya'ya aşık oldum! Çıkan binbir türlü engele (iznimin onaylandığından 4 gün sonra haberdar olmam, vize için ucu ucuna başvurmam, rezerve ettiğimiz biletlerin satılmış olması... daha gider bu.) rağmen inanılmaz keyifli bir tatil geçirdim.



En ucuz Avrupa şehirlerinden birine kalacak yer ayarlamadan, en pahalı uçak biletini alarak ve doğru düzgün araştırma ve ön hazırlık yapmadan 2 kız atladık gittik. Önce Madrid, sonra Barcelona, oradan Valencia, ve tekrar Madrid şeklinde rota planlayıp, 8 güne bir dolu macera sığdırdık. Madrid'de tarihi binalar, müzeler, paella ve gece hayatının tadını çıkardık. Barcelona'da Gaudi'ye doyduk, sangria'ları devirdik, plajda yürüyüş yaparken giyinik olmanın nasıl marjinal olabileceğini deneyimledik. Valencia'da denizin, El Carmen'in tadını çıkardık. Erasmus öğrencileri arasında eğlenmeye çalışmanın imkansıza yakın olduğu yaşa geldiğimizi farkettik.


Flamenko izlemeden dönmek olur mu? İstanbul'a geldiğinde gitmediğim Joaquin Cortez, şansımıza Madrid'de gösteri yapıyordu. Binbir çileyle bilet alıp izlemeye gittik. Çilemizin nedeni de internetten oturacağımız yeri göremememiz, bilet almaya Alcalla Nueva tiyatrosuna gittiğimizde, gişenin sadece akşamları 2 saat açık olduğunu öğrenmemizdi. Kapıdaki duyurudan (İspanyolca bilmediğimiz halde) yakındaki bir El Corte Ingles'te bilet satıldığını anlayabildik ve biletimizi aldık. Satan kızın, gösterinin ısrarla saat 22:00'de olduğunu söylemesine rağmen 20:00'de olduğunu farkettik ve gösteriyi izleyebildik. Ve buna değdi :)


En çok insanların kasmamasını sevdim! Zaten Akdeniz insanları, sıcakkanlılar hiç yabancılık hissetmedim. Bunun yanı sıra hiç tanımadığı biriyle kırk yıldır tanıyormuş gibi sohbet ediyor, flört safhasına gelinmişse de karşıdaki ilgilenmiyorsa kırılmıyor, bozulmuyorlar. Ya sohbet etmeye devam ediyor ya şansını başkasında deniyorlar. Kasım kasım kasılmalar, trip yapmalar, küsmeler yok. Neye bu kadar kasıyoruz ki İstanbul'da dedim. Bir insanla ayaküstü sohbet etmek, ya da ilgini belli etmek çok mu zor?

Yine gitmek istiyorum, mutlaka gitmek istiyorum!



Not: Bine yakın fotoraf çektin, koya koya üstteki fotoğrafı mı koydun demeyin, La Sagrada Familia'nın tepesinden bir Barcelona manzarasıdır kendisi :)

2 yorum:

Yazmak iyidir... dedi ki...

Olllleeeyyy sonunda maceralar gelmeye basladi. Yuzyuze de dinlemek istiorum ama ben!!!

marieantonia dedi ki...

O zaman görüşelim de bine yakın bina fotoğrafıyla bayayım seni :D