9 Aralık 2009 Çarşamba

Kız buluşmaları forever :)


Kendi hemcinsleriyle çeşitli sebeplerle (haset, kıskançlık, yüzeysellik vb...) çok iyi anlaşamayıp erkeklerle daha rahat konekşın (?) kurduğunu ileri süren kadınlardan olmadım hiç. Nasıl daha iyi anlaşıyorlar bilmiyorum ki! Futbol hastası olmak, sürekli meme göt muhabbeti yapmak, duygulardan vs. hiç bahsetmemek bunun için gerekli altyapı olabilir belki? Evet süpper yüzeysel yaklaştım farkındayım. Ama kız muhabbetlerini hiçbir şeye değişmem!

Bu haftasonu eski işyerimden arkadaşım demek hafif kalıyor, çok sevdiğim kız arkadaş grubumla buluşacağım. Bir yenidoğan :)(twilight etkisi) vesilesiyle buluşacağız. Herkes artık farklı yerlerde ve kıtalarda çalışıp ikamet ettiği için çok sık biraraya gelemiyoruz, fakat her seferinde birkaçımızın hayatında köklü değişiklikler olmuş oluyor. Son havadisleri almak güzel olacak :)

Bu cumartesi maraton şeklinde beni bekliyor, yukarıdaki programa ilaveten en değerlilerimden birinin doğumgünü yemeği, sevdiğim başka bir tanesinin evlilik kutlaması var. Oradan da çıkınca belki İstanbul Tango okulunun yıldönümü kutlamasına geçer dans ederim, sabaha kadar sürecek nasıl olsa :) Geçen haftasonu yalnız ve mutsuz hissediyordum, bu hafta acısını fazlasıyla çıkaracağım gibi görünüyor :)

11 Eylül 2009 Cuma

Rüyada Madonna Görmek


Bugün rüyamda Madonna'yı gördüm. Uzuun bir rüyaydı ve uyandığımda her detayı hatırlıyordum. Bu rüya; ilkokul çağında Michael Jackson'la çatılarda dolaşarak hem dansedip hem dengede durmaya çalıştığımız rüya ve üniversite çağında Lenny Kravitz'in bana yazdığı ama herkese yazdığını öğrendiğim için yüz vermediğim rüya ile birlikte celebrity rüyaları kategorisinde ilk üçe girmeye hak kazandı :)

Madonna ile nasılsa kankayız ve ortamda Madonna ile samimi olmamı çok cool bulan ve kendi karizması puan kaybeden amatör müzisyen bir delikanlı var. Madonna ile tanışmasını sağladığım için bana minnettar olduğunu hissediyorum.

Madonna'nın üzerinde deri sahne kıyafetleri var. Beraber bir bahçeye iniyoruz, birazdan gidecek, veda zamanlarımız. O zamana kadar metanetini korumuş olan ben, tam gideceği sırada fan moduna giriyorum ve "N'ooolur kendine ait bir şey ver bana herhangi bir şey!" diyerek hafif bir histeri krizine tutuluyorum. Bileğine doladığı 3 küçük bandanadan yeşil renkli olanını ve karışık renkli olanını bana veriyor. Siyah olan 3.sünü bana verecek mi sabırsızlandığımı çaktırmamaya çalışarak bekliyorum (renkleri kafamda sonradan tamamlamış olabilirim). Bir süre sonra onu da veriyor.

Tam gitmeden önce demir çitlerle çevrili 2 m2 genişlinde bir alana bakarak, tanıdık birine rastlamışçasına gülerek konuşmaya başlıyor. Ne var orada diye soruyorum, dikkatli bakmamı söylüyor. Önce sarı ipek bir eşarp görüyorum havada sallanan, üstünde küçük kahve desenler var puantiye gibi. Arkasında belirsiz bir silüet görüyorum, sonra netleşiyor. Profilden eski Yunan ya da Mısır prenslerine benzeyen güzel bir erkek yüzü, fakat altalta iki burnu var. Vücudunun kalanı netleştikçe, Miyazaki'nin animasyonlarındaki ürkütücü fakat iyi niyetli yaratıklara benzediğini görüyorum. Bambaşka bir dünyaya kapı açılmış ve bundan sonra o yaratıkları ben de görebilecek gibi hissediyorum, belki bana verdiği bilek bantlarının arkasında bile! Rüyam bu küçük mutluluk ve yenilik hissiyle bitiyor.

Google'da arama yaparken yukarıda da resmini gördüğünüz bu kitaba rastladım. Bir de şu siteye: Madonna Dreams. Yalnız değilmişim :)

25 Ağustos 2009 Salı

Dırdır Etmeden ve Biriktirip Patlamadan Kendini İfade Edebilme Sanatı


Şu an bu sanat dalında usta birisinden ders almaya ihtiyacım var kesinlikle!

Her konuyu ıncık cıncık atomlarına kadar analiz eden birisinin isteklerini neden - sonuç ilişkisi kurmadan, tüm detay ve olasılıklarıyla ele almadan ve her şeyi dünyaalar kadar önemli hale getirmeden sadelikle ve krize yol açmadan ifade etmesi ve sorunları çözmesi mümkün müdür? Bunu da uyumlu karakterini pasiflik sınırlarına itmeden yapması gerekiyor tabii.

İletişim zor iş.. Gittikçe de zorlaşıyor!

28 Temmuz 2009 Salı

BBBK (Bisiklete Binmeyi Bilmeyenler Kulübü)


Başlık Bankacılık Denetleme Düzenleme Kurulu gibi kallavi oldu ama alakası yok :)


Merhaba. Ben Marie. Bisiklete binmeyi bilmiyorum :( Terapi ortamımı da yarattım tam oldu :) Benim büyüdüğüm ortamda kız çocuklarının bisikleti olmazdı. Yardımcı tekerlekli bir bisiklete binme eğitimi alamadım. Kuzenlerimin birkaç öğretme girişimi de bisikletten düşmemle son bulunca bisiklete binmeyi bilmeyen biri olarak kalakaldım. "Bisiklete binmek gibi, asla unutmazsın" deyimi bana bir şey ifade etmedi. Bu kulüpten çıkmak istiyordum için için, ama girişimde de bulunmuyordum.


Bir haftasonu kaçamağında Büyükada'da cesaretimi toplayıp denemeye karar verdim. Sevgilim iki saatte öğrenebileceğimi söylediğinden bu cesareti kendimde bulabildim. Herkes bisiklete biniyor, her yerde bisiklet kiralanabilecek yerler var, en güzeli de bir dolu sote sokak var! Hafif eğimli bir sokakta ben denemelere başlıyorum. Nasıl oluyorsa, her turda sokağın bir ucundaki küçük kavun büyüklüğündeki taşa, dönüşte de sokağın diğer ucundaki süpürge sapından kalınca bir direğe çarpmayı becerebiliyorum. İsabetim sağlam :) İki saatlik pratikten sonra gerçekten de tingir mingir gitmeyi beceriyorum! Sevgilimin söylediğine göre bisiklete binmeyi öğrenmiş bulunuyorum, tek yapmam gereken pratik yaparak ustalaşmak. Bir de ters tarafa değilde hedeflediğim yere gidebilsem..


23 Haziran 2009 Salı

Gossip Girl Milongada :)

Şimdiye kadar gittiğim milongalar arasında en kötüsü hangisi bilemem ama son aylarda gittiğim en kötü milonga Hilton havuzbaşı milongası.

Geçen yıl bir iki kere niyetlenip havanın kapalı olması veya başka bir program çıkması gibi nedenlerle gidememiştim. Bir çarşamba akşamı yanımda da en sevdiğim kırmızı dans ayakkabılarım var, haydi Hilton'a milongaya gidelim diye partnerimi gaza getirdim.

İlk defa bir milongada dansedesim gelmedi. Katılımcıların dans kalitesinin çok düşük olmasının yanı sıra (olabilir normal) ses sistemi cızırtılı, dj şarkı seçerken mouse seslerini duyuyoruz, ses kirliliği had safhada. Bir saat takılıp şaraplarımızı içip kalktık. Tango hayatımda hiç dansetmediğim bir milongaya katıldım ilk kez, müteessirim :P Bir daha gideceğimi hiç sanmıyorum o milongaya. Point'in nezih ortamını ve Tangojean'in sıcaklığını şimdiye kadar tutturabilen bir milongaya rastlamadım İstanbul'da.

4 Şubat 2009 Çarşamba

Tango DJ'liği zor zenaat mirim.


3 akşam müzik yaptın da Dj mi oldun derler adama :) Olsun desinler, Tango Dj'i olduğumu düşünmek hoşuma gidiyor :) Öyle kolay bir iş de değil hani. Bir liste oluşturmak için günlerce uğraşmak gerekiyor. Parçalara hakim oldukça ve liste hazırlama konusunda pratik yaptıkça bu süre azalıyor.


Tango müzikleri hakkında çok kısaca özet bilgi geçmek istiyorum, nesi bu kadar zormuş anlaşılabilsin diye. 3 tür tango müziği var, bunlar, tango, vals ve milonga. Milongalarda çalınacak müzikler "tanda" denilen 3 veya 4 parça içeren bölümlerden oluşuyor. Tandalarda seçilen müzikler ya aynı bestecinin olmalı, ya aynı orkestranın çaldığı parçalar olmalı, veya aynı hissi vermeli. Tandaların sıralaması da değişebiliyor, benim tercihim Tango-Vals-Tango-Milonga sıralaması. Tandalar Dj'in tercihine göre 3 veya 4 parçadan oluşabiliyor ama bunlar listede standart olmalı. Mesela valsleri 3 parçalık tandalara yerleştirdiysek, liste boyunca 3 parça olmalı ki dansedecek kişiler kendini buna göre ayarlasın, dansa ne zaman kalkacaklarını, kiminle kaç parça dansedeceklerini bilebilsinler. Tandaların arasında da tango dışı bir müzik çalınır ki o tandanın bittiği anlaşılabilsin.


Bir milonga listesi 4,5 - 5 saat sürecek şekilde oluşturulmalı. bu da yaklaşık 100 parça demek. Oluşturulan liste de olduğu gibi kullanılamıyor, kitlenin enerjisine, o anki moduna göre milonga esnasında parçaların sıralamasını değiştirmek veya farklı parçalar ekleyip çıkarmak gerekebiliyor. Yani liste hazırlayınca işimiz bitmiyor, milonga boyunca mixer'ın başında durup tizleri basları ses düzeyini ayarlamak gerektiği gibi halkın da nabzını tutmak gerekiyor :) Düşünün ki bir dolu zaman ve emek harcıyorsunuz, en sevdiğiniz müziklerden liste oluşturuyorsunuz, ve dansetmeye pek fırsatınız olamıyor! Gerçekten zahmetli bir iş. Ama tüm yorgunluğuna rağmen insanların en güzel müziklerle kendilerini dansa bıraktığını ve gecenin sonuna kadar durmaksızın dansettiklerini, iyi vakit geçirdiklerini görmek çok güzel bir his :)


Çok sık olmasa da Tango Dj'liği yapmaya devam edeceğim. Belki ayda bir periyodik olarak yapacak enerjiyi kendimde bulurum kim bilir :)

28 Ocak 2009 Çarşamba

Sıra Dışı Yaşam Becerileri?

Başka şehirde yaşayan annem ve babam, her yıl bir kereliğine İstanbul'a geliyorlar ve bizde birkaç hafta geçiriyorlar. Aile saadetini ve o rahatlığı özlemiş olduğumuzdan, çocukluğumuza dönüyoruz bir süreliğine. İşten eve geldiğimizde anneciğim yemek hazırlamış, babacığım alışveriş yapmış... Çamaşırlar yıkanıyor, evdeki küçük tefek tadilatlar yapılıyor vs. Evde bir bayram havası anlayacağınız :)

Dün akşam, evde Türk dizisi izleniyordu sıkıldım, elimde sürükleyici kitap da yok. Ulusal Kalite Kongresi'nde dağıtılan Sıra Dışı Yaşam Becerileri kitabı gözüme ilişti, okumaya başladım. Beni tanıyanlar bilirler (ne kadar beylik bir laf bu da) kişisel gelişim kitaplarına ve gurulara antipatim var. Böyle hayatı çözdüm bitirdim ben sonsuz bir huzur içinde yaşıyorum yüz ifadeleri itici ve sahte geliyor. Gerçek huzuru bulmuş guruları tenzih ederim :D

Bir süredir iş motivasyonum düşük, bir şey üretmiyormuş gibi hissediyorum. Belki bu kitabın faydası olur diye düşündüm. Kitabın yazarı Melih Arat kitabı eğlencelik değil, uygulamaya yönelik yazdığını belirtiyor ve yaşanmış örnekler anlatmaya başlıyor. Başlarda anlattığı bir hikayenin özeti: kadın ve erkek birlikte olmaya başlıyorlar, bir süre sonra kadın erkeği terkediyor, erkek kadını sürekli arıyor mesaj gönderiyor ama kadın cevap vermiyor. Erkek yılmıyor, farklı bir şey yapması gerektiğinin farkında. Kadına bir kutu çikolata gönderiyor, kadın kutuyu açınca bir de ne görsün? Çikolataların yarısı yenmiş ve kutuda bir not: "hepsini denedim, senin gibi tatlısını bulamadım." Kadın bundan çok etkileniyor, erkeğe geri dönüyor, nişanlanıyorlar. Ben dünden beri buna gülüyorum kıs kıs. Aman ne yaratıcı, adam bir kutu çikolatayı mahvetmiş diyerekten. Diğer yaratıcılık örnekleri de, yapılması istenen uygulamalar da pek parlak gelmedi.

Neyse kitabı okumaya devam edeceğim, bakalım iş motivasyonum artacak mı, bir kitap okuyacağım hayatım değişecek mi? Emeğe saygısızlık etmek istemiyorum ama, ilk izlenimlerim böyle. Pek çok insan da bu yöntemden faydalanmış olabilir tabi. Okuyalım görelim... Kuru kuru bitirmeyeyim bu yazıyı, kitabın başında güzel bir Pablo Neruda şiiri var, onu paylaşayım:


Yavaş Yavaş Ölürler

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar

Pablo Neruda

26 Ocak 2009 Pazartesi

Tango ile dolu bir hafta sonu


Tango öğrenmeye başlayalı 1,5 yıl oluyor. Tango, hayatıma soktuğum en güzel şeylerden biri, şu aralar en çok keyif aldığım ve vakit ayırdığım aktivite.

Cumartesi günü, ilk ders almaya başladığım Tangojean dışında ilk kez bir gösteriye çıktım. Balıklı Rum Hastanesi Geriatri Servisi'nde. Burada annesi tedavi gören çok tatlı bir kadın sayesinde gösteri planlandı. Üzüntü duyduk orada kalan insanların durumlarına. Kimi alzheimer, kimi felçli, yatağa bağımlı insanlar... Kendi başımıza gelmez zannediyoruz ama her an biz veya yakınlarımız bakıma muhtaç hale gelebiliriz. Bunu da aklımızın bir kenarında tutmamız gerekiyor bence, her şeyi kendimize dert ederken.

Gösteride, 3 parçada dansettik, bir tango, bir vals bir de Türkçe tango. İzleyicilerin çok hoşuna gitti, bir haftadır bunu bekliyorlarmış heyecanla. Monoton hayatlarına en ufak bir değişiklik bile renk getirebiliyor demek ki. Bu vesile ile, 90 yaşında, gençliğinde çok iyi danseden bir beyefendi ile de dansetme imkanım oldu. Tekrar gelin dilekleriyle uğurladılar bizi, hayatlarına en ufak bir renk katabildiysek ne mutlu bize :)

Cumartesi akşam ise, Dalyan Club'a milongaya gittik. Burada her cuma Tango Encuentro dans okulunun düzenlediği workshop ve milonga yapılıyor. Bu haftasonu, dünyaca ünlü tango ustaları Sebastian Arce ve Mariana Montes'in workshop ve gösterileri vardı. Workshop'larına katılamadım ama, milongaya katıldım ve kendilerini canlı izledim, çok güzel bir deneyimdi. O akşam çok kalabalık olmasına ve kısıtlı alanlarda dans edebilmemize rağmen uzun süredir en keyifle dansettiğim milonga oldu.

Pazar günü ise daha önemli bir işim çıkmadığı sürece her pazar katıldığım İstanbul Tango'nun pratiğine katıldım. Yine yeni birşeyler öğrendim ve dansımda düzeltilecek detaylar çıktı. Bedenim yorgun ama stresten arınmış bir şekilde yeni bir haftaya başladım. Bu tango öğrenme macerası hiç bitmeyecek sanırım :)