28 Ocak 2009 Çarşamba

Sıra Dışı Yaşam Becerileri?

Başka şehirde yaşayan annem ve babam, her yıl bir kereliğine İstanbul'a geliyorlar ve bizde birkaç hafta geçiriyorlar. Aile saadetini ve o rahatlığı özlemiş olduğumuzdan, çocukluğumuza dönüyoruz bir süreliğine. İşten eve geldiğimizde anneciğim yemek hazırlamış, babacığım alışveriş yapmış... Çamaşırlar yıkanıyor, evdeki küçük tefek tadilatlar yapılıyor vs. Evde bir bayram havası anlayacağınız :)

Dün akşam, evde Türk dizisi izleniyordu sıkıldım, elimde sürükleyici kitap da yok. Ulusal Kalite Kongresi'nde dağıtılan Sıra Dışı Yaşam Becerileri kitabı gözüme ilişti, okumaya başladım. Beni tanıyanlar bilirler (ne kadar beylik bir laf bu da) kişisel gelişim kitaplarına ve gurulara antipatim var. Böyle hayatı çözdüm bitirdim ben sonsuz bir huzur içinde yaşıyorum yüz ifadeleri itici ve sahte geliyor. Gerçek huzuru bulmuş guruları tenzih ederim :D

Bir süredir iş motivasyonum düşük, bir şey üretmiyormuş gibi hissediyorum. Belki bu kitabın faydası olur diye düşündüm. Kitabın yazarı Melih Arat kitabı eğlencelik değil, uygulamaya yönelik yazdığını belirtiyor ve yaşanmış örnekler anlatmaya başlıyor. Başlarda anlattığı bir hikayenin özeti: kadın ve erkek birlikte olmaya başlıyorlar, bir süre sonra kadın erkeği terkediyor, erkek kadını sürekli arıyor mesaj gönderiyor ama kadın cevap vermiyor. Erkek yılmıyor, farklı bir şey yapması gerektiğinin farkında. Kadına bir kutu çikolata gönderiyor, kadın kutuyu açınca bir de ne görsün? Çikolataların yarısı yenmiş ve kutuda bir not: "hepsini denedim, senin gibi tatlısını bulamadım." Kadın bundan çok etkileniyor, erkeğe geri dönüyor, nişanlanıyorlar. Ben dünden beri buna gülüyorum kıs kıs. Aman ne yaratıcı, adam bir kutu çikolatayı mahvetmiş diyerekten. Diğer yaratıcılık örnekleri de, yapılması istenen uygulamalar da pek parlak gelmedi.

Neyse kitabı okumaya devam edeceğim, bakalım iş motivasyonum artacak mı, bir kitap okuyacağım hayatım değişecek mi? Emeğe saygısızlık etmek istemiyorum ama, ilk izlenimlerim böyle. Pek çok insan da bu yöntemden faydalanmış olabilir tabi. Okuyalım görelim... Kuru kuru bitirmeyeyim bu yazıyı, kitabın başında güzel bir Pablo Neruda şiiri var, onu paylaşayım:


Yavaş Yavaş Ölürler

Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
Okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
Vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Alışkanlıklarına esir olanlar,
Her gün aynı yolları yürüyenler,
Ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
Elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile
girmeyenler,
Bir yabancı ile konuşmayanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Heyecanlardan kaçınanlar,
Tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.

Yavaş yavaş ölürler
Aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
Rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
Hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar

Pablo Neruda

26 Ocak 2009 Pazartesi

Tango ile dolu bir hafta sonu


Tango öğrenmeye başlayalı 1,5 yıl oluyor. Tango, hayatıma soktuğum en güzel şeylerden biri, şu aralar en çok keyif aldığım ve vakit ayırdığım aktivite.

Cumartesi günü, ilk ders almaya başladığım Tangojean dışında ilk kez bir gösteriye çıktım. Balıklı Rum Hastanesi Geriatri Servisi'nde. Burada annesi tedavi gören çok tatlı bir kadın sayesinde gösteri planlandı. Üzüntü duyduk orada kalan insanların durumlarına. Kimi alzheimer, kimi felçli, yatağa bağımlı insanlar... Kendi başımıza gelmez zannediyoruz ama her an biz veya yakınlarımız bakıma muhtaç hale gelebiliriz. Bunu da aklımızın bir kenarında tutmamız gerekiyor bence, her şeyi kendimize dert ederken.

Gösteride, 3 parçada dansettik, bir tango, bir vals bir de Türkçe tango. İzleyicilerin çok hoşuna gitti, bir haftadır bunu bekliyorlarmış heyecanla. Monoton hayatlarına en ufak bir değişiklik bile renk getirebiliyor demek ki. Bu vesile ile, 90 yaşında, gençliğinde çok iyi danseden bir beyefendi ile de dansetme imkanım oldu. Tekrar gelin dilekleriyle uğurladılar bizi, hayatlarına en ufak bir renk katabildiysek ne mutlu bize :)

Cumartesi akşam ise, Dalyan Club'a milongaya gittik. Burada her cuma Tango Encuentro dans okulunun düzenlediği workshop ve milonga yapılıyor. Bu haftasonu, dünyaca ünlü tango ustaları Sebastian Arce ve Mariana Montes'in workshop ve gösterileri vardı. Workshop'larına katılamadım ama, milongaya katıldım ve kendilerini canlı izledim, çok güzel bir deneyimdi. O akşam çok kalabalık olmasına ve kısıtlı alanlarda dans edebilmemize rağmen uzun süredir en keyifle dansettiğim milonga oldu.

Pazar günü ise daha önemli bir işim çıkmadığı sürece her pazar katıldığım İstanbul Tango'nun pratiğine katıldım. Yine yeni birşeyler öğrendim ve dansımda düzeltilecek detaylar çıktı. Bedenim yorgun ama stresten arınmış bir şekilde yeni bir haftaya başladım. Bu tango öğrenme macerası hiç bitmeyecek sanırım :)